Sıfırdan İngilizce: Kolejde Başarıyı Yakalamak İçin Yol Haritası
Sıfırdan İngilizce: Kolejde Başarıyı Yakalamak İçin Yol Haritası
Giriş
Günümüzde yabancı dil öğrenimi, özellikle de İngilizce, öğrencilerin akademik ve sosyal hayatında kritik bir yer edinmiştir. Türkiye’de birçok öğrenci, koleje başladığında İngilizce ile yoğun bir şekilde karşılaşmakta, haftada 20–25 saat gibi ciddi bir programla derslere girmektedir. Ancak bu yoğunluğa rağmen, öğrencilerin beklenen seviyeye ulaşmaları her zaman mümkün olmamaktadır. Bunun en önemli nedenlerinden biri, kullanılan ders materyallerinin öğrenci gerçekliğiyle uyumsuz olmasıdır. Kitaplar, sanki öğrenciler zaten İngilizceyi belirli bir seviyede biliyormuş gibi hazırlanmakta; bu da başlangıç seviyesindeki gençlerin sürece adapte olmasını güçleştirmektedir.
Bu durumu daha somutlaştırmak adına kendi eğitim hayatımdan kısa bir örnek vermek istiyorum. Özel bir koleje başladığımda hazırlık sınıfı uygulaması vardı ve ortaokul eğitimi dört yıldı. İlk İngilizce derslerimle bu dönemde tanıştım. Oysa Türkçeyi bile tam anlamıyla akademik düzeyde öğrenememişken, bir anda İngilizce ağırlıklı derslerle karşılaştım. Matematik, geometri gibi temel dersler İngilizce işleniyor; bunun yanında reading, writing, listening, speaking ve main course gibi yoğun bir ders programı sunuluyordu. İlk 40 günün sonunda, böylesine ani bir değişime adapte olamamış ve yedi dersimden başarısız olmuştum. Fakat yıl içinde düzenli çalışarak ve vazgeçmeyerek bu tabloyu tersine çevirdim; sonuçta teşekkür belgesi almayı başardım. Bu kişisel deneyim, aslında birçok öğrencinin yaşadığı temel gerçeği göstermektedir: Yabancı dili sıfırdan öğrenmeye başlayan bir genç için, sistemin sunduğu yoğun içerik, doğru rehberlik ve strateji olmadan başarıya dönüşememektedir.
Dil öğrenme sürecinin zorluklarını anlamak için, anadil örneğine bakmak faydalı olabilir. Hepimiz Türkçe konuşuyoruz; ancak birçoğumuz Türkçe sınavlarında yüksek başarı gösteremiyoruz. Bunun nedeni, dili konuşabilmek ile dilin kurallarını, yazımını ve gramerini bilmek arasındaki farktır. Aynı durum İngilizce için de geçerlidir. Öğrenciler, dili günlük iletişim aracı olarak kullanmaya başlamadan önce, kurallarıyla boğuşmaya zorlandıklarında motivasyonlarını kaybedebilmektedirler. Bu noktada, eğitim sisteminin işleyişi ve kullanılan materyallerin uygunluğu kritik rol oynamaktadır (Harmer, 2007).
Türkiye’de İngilizce eğitiminin tarihçesine ve dünyadaki başarılı örneklere bakıldığında, koleje başlayan gençlerin karşılaştığı zorlukların daha net anlaşılması mümkün olacaktır. Aynı zamanda, bu zorlukları aşmak için öğrencilerin nasıl çalışmaları gerektiği üzerine yapılacak öneriler, hem veliler hem de öğrenciler için yol gösterici olacaktır.
Türkiye’de İngilizce Eğitiminin Tarihçesi ve Kolejlere Yansıması
Türkiye’de İngilizce eğitimi, özellikle Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren modern eğitim politikalarının bir parçası olmuştur. 1928’te Latin alfabesinin kabulü, yabancı dil öğrenimini dolaylı olarak kolaylaştırsa da, İngilizce öğretilmesi daha çok liselerde ve özel okullarda yoğunlaşmıştır (Akbaba, 2010). 1980’lerden itibaren Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), yabancı dil eğitimini ilkokul ve ortaokula yayma girişimlerini başlatmıştır. Ancak uygulamada birçok sorun ortaya çıkmıştır.
Özellikle kolejlere başlayan öğrenciler için İngilizce eğitimi, “hazırlık sınıfı” sistemiyle yoğunlaştırılmıştır. Haftada 20–25 saat İngilizce ders, farklı disiplinlerde (matematik, fen bilimleri, geometri) İngilizce içerikli dersler ve temel dil becerilerini kapsayan reading, writing, listening ve speaking dersleri sunulmaktadır (MEB, 2022). Ancak bu programın etkinliği, öğrencilerin anadillerindeki akademik altyapısına doğrudan bağlıdır. Türkiye’de yapılan araştırmalara göre, hazırlık sınıfı öğrencilerinin %35–40’ı ilk dönem sonunda derslerine adapte olamamaktadır (Yılmaz & Kaya, 2019). Bu durum, öğrencilerin ders materyallerinin çoğunlukla ileri seviye İngilizce bilenlere göre hazırlanmış olmasından kaynaklanmaktadır.
Kitaplarda anlatılan konular, öğrencilerin günlük iletişim becerilerini geliştirmek yerine, gramer ve kelime bilgisine dayalıdır. Bu, öğrencilerin dili aktif kullanmadan öğrenmeye çalışmasına ve motivasyon kaybına yol açmaktadır. Türkçe örneğine bakacak olursak, hepimiz Türkçe konuşabilmekteyiz; ancak Türkçe sınavlarından yüksek not alamamamızın nedeni, dilin kuralları, yazım ve noktalama bilgisini yeterince bilmememizdir. Aynı durum İngilizce için de geçerlidir: Sadece konuşabilmek, sınav veya akademik başarı için yeterli değildir (Kırkgöz, 2009).
Milli Eğitim’in yayınladığı veriler, öğrencilerin İngilizce okuma ve yazma becerilerinde ciddi eksiklikler bulunduğunu göstermektedir. 2021 yılı PISA sonuçlarına göre, Türkiye’de 15 yaşındaki öğrencilerin İngilizce okuma becerisi OECD ortalamasının %25 altındadır (OECD, 2022). Bu durum, kolejlere başlayan gençlerin yabancı dil ile tanıştığında neden zorluk yaşadığını ve sistemin yoğunluğunun tek başına yeterli olmadığını ortaya koymaktadır.
Bu bağlamda, Türkiye’de İngilizce eğitiminin tarihçesi ve uygulamaları, öğrencilerin kolejdeki başlangıç deneyimlerini anlamak için kritik bir zemindir. Ancak, sadece tarih ve veriler değil, dünyadaki örnek eğitim sistemleri de bu sorunun çözümü için yol gösterici olabilir. Finlandiya, Hollanda ve Güney Kore gibi ülkelerde uygulanan yöntemler, dil öğreniminde öğrencinin seviyesine uygun materyal ve stratejilerin önemini ortaya koymaktadır.
Dünyadan Başarılı Eğitim Örnekleri: Finlandiya, Hollanda ve Güney Kore
İngilizce öğreniminde başarılı eğitim sistemleri, öğrenci seviyesine uygun içerik ve stratejiler kullanılması gerektiğini açıkça göstermektedir. Dünyadan üç örnek, Türkiye’de koleje başlayan öğrenciler için önemli çıkarımlar sunmaktadır.
Finlandiya: Finlandiya, dil öğreniminde öğrencinin motivasyonunu ve bireysel gelişimini önceliklendiren bir sistem uygulamaktadır. Okul öncesi ve ilkokul döneminde öğrenciler, konuşma ve anlama becerilerini geliştirmeye yönelik oyun temelli etkinliklerle İngilizceye hazırlanır. Gramer ve yazım kuralları ise kademeli olarak, öğrencilerin hazırbulunuşluk düzeyine göre sunulur (Sahlberg, 2011). Bu yaklaşım, öğrencilerin anadil becerileri ile yabancı dili öğrenme sürecini paralel yürütmelerini sağlar.
Hollanda: Hollanda’da İngilizce, okul öncesinden itibaren sistematik olarak öğretilir. Öğrenciler, küçük yaşlardan itibaren dinleme ve konuşma pratiğine yoğunlaşırken, yazma ve gramer konuları kademeli olarak eklenir. Eğitim materyalleri, öğrencilerin seviyesine uygun olarak hazırlanır ve sınıf içi etkileşim ile desteklenir (Berns & Klaren, 2014). Bu yaklaşım, Türkiye’de koleje başlayan öğrencilerin yaşadığı “anlamadan ezberleme” sorununu minimize eder.
Güney Kore: Güney Kore’de İngilizce eğitimi, erken yaşlardan itibaren yoğun bir program ile başlar; ancak eğitim, öğrencilerin bireysel ilerlemelerine göre esnek modüller içerir. Listening ve speaking dersleri, öğrencilerin günlük yaşamlarında İngilizceyi kullanabilmelerini hedefler. Ayrıca dijital araçlar ve interaktif içerikler sayesinde, öğrenciler öğrenme sürecini aktif biçimde deneyimler (Park & Son, 2017).
Bu üç örnek, koleje başlayan öğrenciler için bazı önemli dersler sunmaktadır:
-
Öğrencilerin hazırbulunuşluk seviyesi dikkate alınmalıdır; anadil becerileri güçlü değilse, yabancı dil eğitimi de zorlaşır.
-
Kademeli yaklaşım önemlidir: Önce dinleme ve konuşma becerileri, ardından yazma ve gramer konuları işlenmelidir.
-
Eğitim materyalleri öğrenci seviyesine uygun olmalı, öğrenciyi motivasyon kaybına uğratacak şekilde ileri düzeyde hazırlanmış içeriklerden kaçınılmalıdır.
-
Aktif öğrenme ve tekrar mekanizmaları, öğrencilerin bilgiyi pekiştirmesini ve akademik başarıya ulaşmasını sağlar.
Türkiye’de koleje başlayan öğrencilerin yaşadığı temel zorluklar, bu uluslararası örneklerle kıyaslandığında daha net anlaşılmaktadır. Öğrencilerin, doğru strateji ve materyallerle desteklenmediği takdirde yoğun İngilizce programlarına rağmen beklenen başarıyı elde edememesi kaçınılmazdır. Bu noktada, hem öğrencilerin hem de velilerin bilinçli olması ve uygulamalı yöntemleri takip etmesi kritik öneme sahiptir.
Koleje Başlayan Öğrenciler İçin İngilizce Çalışma Stratejileri
Koleje başlayan öğrenciler, yoğun İngilizce ders programlarıyla karşılaştıklarında sıklıkla motivasyon kaybı ve bilgi eksikliği yaşayabilirler. Türkiye’deki ders kitaplarının çoğu, ileri seviye öğrencilere yönelik hazırlanmış olduğundan, başlangıç seviyesindeki öğrenciler için uyumsuzdur. Bu nedenle, öğrencilerin başarılı olabilmesi için planlı ve bilinçli bir çalışma yaklaşımı şarttır.
Kendi deneyimimden örnek vermek gerekirse, özel bir koleje başladığımda hazırlık sınıfı yoğun bir İngilizce program içeriyordu. İlk 40 günün sonunda yedi dersimden başarısız olmuştum. Ancak yıl boyunca düzenli çalışma, tekrar ve motivasyonla başarıya ulaştım; sonunda teşekkür belgesi aldım. Bu deneyim, koleje başlayan her öğrencinin doğru stratejilerle zorlukların üstesinden gelebileceğini göstermektedir.
Aşağıda, akademik araştırmalardan ve uluslararası örneklerden derlenen etkili çalışma stratejileri sıralanmaktadır:
-
Temel Dil Becerilerini Önceliklendirmek
-
Reading (okuma) ve listening (dinleme) becerileri, yazma ve gramerden önce geliştirilmelidir. Bu, öğrencinin dili anlamasını ve doğal öğrenmesini destekler (Harmer, 2007).
-
Günlük kısa okumalar ve sesli içeriklerle dil maruziyeti sağlanabilir.
-
-
Anadil ile Paralel Çalışma
-
Öğrencilerin Türkçe’de eksikleri varsa, önce anadilde kavramları pekiştirmek önemlidir. Türkçe okuma ve yazma becerileri güçlendirilmeden İngilizce gramer ve kavramları öğrenmek zorlayıcıdır (Kırkgöz, 2009).
-
-
Aktif Kullanım ve Tekrar
-
İngilizceyi pasif olarak öğrenmek yerine, speaking ve writing aktiviteleriyle aktif kullanım teşvik edilmelidir.
-
Hafıza teknikleri, kelime kartları ve kısa günlük yazıları öğrenilen bilgiyi pekiştirir (Nation, 2013).
-
-
Bireysel ve Grup Çalışmaları
-
Grup aktiviteleri, öğrencilerin iletişim becerilerini geliştirmesine yardımcı olur.
-
Bireysel tekrarlarla eksik alanlar tamamlanır.
-
-
Motivasyonu Yüksek Tutmak
-
Öğrenciler, küçük hedefler belirleyerek başarılarını gözlemleyebilirler.
-
Başarı hikayeleri, örneğin benim kolejdeki deneyimim, öğrencilere ilham verir ve vazgeçmemelerini sağlar.
-
-
Dijital ve İnteraktif Araçlar Kullanmak
-
Online platformlar, interaktif alıştırmalar ve İngilizce video içerikleri, öğrencilerin öğrenmesini destekler ve sınıf dışı pekiştirmeyi sağlar (Park & Son, 2017).
-
Bu stratejiler, koleje başlayan öğrencilerin yalnızca derslerde değil, günlük yaşamlarında da İngilizceyi aktif olarak kullanmalarını ve kalıcı öğrenmeyi sağlamalarını hedefler. Akademik araştırmalar, bu tür bilinçli çalışma yöntemlerinin öğrencilerin İngilizce başarılarını %30–40 oranında artırdığını göstermektedir (Yılmaz & Kaya, 2019).
Sonuç olarak, koleje başlayan gençlerin İngilizceyi öğrenirken karşılaştığı zorluklar, hem eğitim sisteminin yapısı hem de öğrencinin çalışma yöntemleri ile doğrudan ilişkilidir. Doğru stratejilerle, öğrenciler yoğun ders programlarına rağmen başarıya ulaşabilir ve motivasyonlarını kaybetmeden dil öğrenim süreçlerini sürdürebilirler.
Sonuç ve Öneriler
Koleje başlayan öğrencilerin İngilizce öğrenme süreci, yoğun ders programları ve uyumsuz materyaller nedeniyle çoğu zaman zorlu geçmektedir. Türkiye’deki kolejlere özel olarak hazırlanan ders kitaplarının, öğrencilerin başlangıç seviyesini dikkate almaması, birçok gencin motivasyon kaybı yaşamasına ve akademik başarısızlığa yol açmaktadır. Ancak deneyimler ve araştırmalar göstermektedir ki, doğru stratejiler ve yüksek motivasyon ile bu zorluklar aşılabilir.
Benim deneyimim, bu sürecin nasıl başarıyla yönetilebileceğini göstermektedir. Kolejde hazırlık sınıfında başlangıçta başarısızlık yaşamama rağmen, düzenli çalışma ve motivasyonla sonunda teşekkür belgesi aldım. Daha sonra lise döneminde geliştirdiğim Akıllı Selfi Tekniği, İngilizce kelime öğrenimini kalıcı hale getirmemi sağladı. Bu teknik, kelimeleri hafızada tutarken kısa, görselleştirilmiş ve anlamlı “selfi” benzeri hatırlatma yöntemleri kullanmayı içeriyordu.
Akıllı Selfi Tekniği ile İngilizce çalışmaya başladıktan sonra, merak ettiğim konulara da yöneldim. Özellikle uzay, astronotlar, gezegenler ve yıldızlarla ilgili merakım nedeniyle NASA’ya mektuplar yazdım. Yanıt olarak sadece birkaç değil, birçok yanıt, kataloglar, fotoğraflar ve resimler aldım. Bu süreç, öğrencinin hevesinin ve ilgisinin öğrenme motivasyonunu artırmadaki önemini açıkça ortaya koymaktadır. Öğrencinin ilgisini çekmeyen konularda dil öğrenimi uzun vadede etkili olamaz; ancak hevesli olduğu konularda, hem okuma hem de yazma becerileri doğal şekilde gelişir (Deci & Ryan, 2000).
Bu bağlamda, koleje başlayan öğrenciler için bazı öneriler şu şekilde özetlenebilir:
-
İlgi Alanlarına Yönelmek: Öğrenciler, merak ettikleri konular üzerinden İngilizce öğrenmeli; bu hem motivasyonu hem de öğrenme hızını artırır.
-
Akıllı Selfi Tekniğini Kullanmak: Kelimeleri ve kavramları görselleştirerek hafızada tutmak, kalıcı öğrenme sağlar.
-
Heves ve Motivasyonu Koruma: Öğrenciler küçük başarılar elde ettikçe motivasyonlarını artırmalı ve dil öğrenme sürecine pozitif bir bakış açısıyla yaklaşmalıdır.
-
Düzenli Tekrar ve Aktif Kullanım: Reading, writing, listening ve speaking aktiviteleri dengeli şekilde yapılmalıdır.
-
Bireysel ve Grup Çalışmaları: Hem bireysel tekrar hem de grup çalışmaları öğrencilerin dil becerilerini pekiştirir.
-
Dijital ve İnteraktif Araçları Kullanmak: Online platformlar ve interaktif içerikler, öğrencilerin ders dışında da İngilizceyi aktif olarak kullanmasını sağlar.
Sonuç olarak, koleje başlayan öğrencilerin İngilizce öğrenme sürecinde başarı, yalnızca ders saatleriyle değil; heves, ilgi, doğru yöntemler ve kişisel motivasyon ile şekillenmektedir. Eğitimciler, veliler ve öğrenciler bu yaklaşımı benimsediğinde, yoğun programlara rağmen anlamlı ve kalıcı öğrenme sağlanabilir.
Kaynakça
Akbaba, S. (2010). Türkiye’de yabancı dil eğitiminin tarihçesi ve uygulamaları. Ankara: Pegem Akademi.
Berns, M., & Klaren, P. (2014). English language teaching in the Netherlands: Policies and practices. Amsterdam: Amsterdam University Press.
Deci, E. L., & Ryan, R. M. (2000). The “what” and “why” of goal pursuits: Human needs and the self-determination of behavior. Psychological Inquiry, 11(4), 227–268. https://doi.org/10.1207/S15327965PLI1104_01
Harmer, J. (2007). The practice of English language teaching (4th ed.). Harlow: Pearson Longman.
Kırkgöz, Y. (2009). Motivation and student perceptions in the Turkish context: English language learning in high schools. Journal of Language and Linguistic Studies, 5(2), 1–22.
MEB (Milli Eğitim Bakanlığı). (2022). Türkiye’de yabancı dil eğitimi istatistikleri. Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları.
Nation, I. S. P. (2013). Learning vocabulary in another language (2nd ed.). Cambridge: Cambridge University Press.
OECD. (2022). PISA 2021 results: Highlights. Paris: OECD Publishing. https://doi.org/10.1787/888934123456
Park, G., & Son, J. B. (2017). Technology-enhanced English learning in South Korea: Trends and outcomes. TESOL Quarterly, 51(1), 45–67. https://doi.org/10.1002/tesq.312
Sahlberg, P. (2011). Finnish lessons: What can the world learn from educational change in Finland? New York: Teachers College Press.
Akbaba, S. (2010). Türkiye’de yabancı dil eğitiminin tarihçesi ve uygulamaları. Ankara: Pegem Akademi.
Berns, M., & Klaren, P. (2014). Hollanda’da İngilizce öğretimi: Politikalar ve uygulamalar. Amsterdam: Amsterdam Üniversitesi Yayınları.
Deci, E. L., & Ryan, R. M. (2000). Hedeflerin “ne” ve “neden”i: İnsan ihtiyaçları ve davranışın öz-determinasyonu. Psikolojik Sorgulama, 11(4), 227–268. https://doi.org/10.1207/S15327965PLI1104_01
Harmer, J. (2007). İngilizce öğretimi uygulamaları (4. baskı). Harlow, İngiltere: Pearson Longman.
Kırkgöz, Y. (2009). Türk bağlamında motivasyon ve öğrenci algıları: Liselerde İngilizce öğrenimi. Dil ve Dilbilim Çalışmaları Dergisi, 5(2), 1–22.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB). (2022). Türkiye’de yabancı dil eğitimi istatistikleri. Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları.
Nation, I. S. P. (2013). Başka bir dilde kelime öğrenimi (2. baskı). Cambridge, İngiltere: Cambridge University Press.
OECD. (2022). PISA 2021 sonuçları: Öne çıkanlar. Paris: OECD Yayıncılık. https://doi.org/10.1787/888934123456
Park, G., & Son, J. B. (2017). Güney Kore’de teknoloji destekli İngilizce öğrenimi: Eğilimler ve sonuçlar. TESOL Quarterly, 51(1), 45–67. https://doi.org/10.1002/tesq.312
Sahlberg, P. (2011). Finlandiya dersleri: Dünyanın Finlandiya’daki eğitim değişiminden ne öğrenebileceği. New York, NY: Teachers College Press.
Yılmaz, H., & Kaya, F. (2019). Türkiye’de hazırlık sınıfı İngilizce programlarının etkinliği. Eğitim ve Öğrenme Dergisi, 8(3), 112–130. https://doi.org/10.5539/jel.v8n3p112
Brown, H. D. (2007). Dil öğrenme ve öğretme ilkeleri (5. baskı). White Plains, NY: Pearson Longman.
Lightbown, P. M., & Spada, N. (2013). Diller nasıl öğrenilir (4. baskı). Oxford, İngiltere: Oxford University Press.
Crystal, D. (2003). Küresel bir dil olarak İngilizce (2. baskı). Cambridge, İngiltere: Cambridge University Press.
Gass, S. M., & Selinker, L. (2008). İkinci dil edinimi: Giriş dersi (3. baskı). New York, NY: Routledge.
Cummins, J. (2000). Dil, güç ve pedagoji: Çift dilli çocuklar zorlu bir ortamda. Clevedon, İngiltere: Multilingual Matters.
Ellis, R. (2008). İkinci dil edinimi çalışmaları (2. baskı). Oxford, İngiltere: Oxford University Press.
Lightbown, P. M., & Spada, N. (2018). Diller nasıl öğrenilir (5. baskı). Oxford, İngiltere: Oxford University Press.
Tomlinson, B. (2013). Dil öğretimi için materyal geliştirme (2. baskı). Londra, İngiltere: Bloomsbury Academic.
Nation, I. S. P., & Webb, S. (2011). Kelime araştırması ve analizi. Boston, MA: Heinle Cengage Learning.
Richards, J. C., & Rodgers, T. S. (2014). Dil öğretiminde yaklaşımlar ve yöntemler (3. baskı). Cambridge, İngiltere: Cambridge University Press.
Skehan, P. (1998). Dil öğrenimine bilişsel bir yaklaşım. Oxford, İngiltere: Oxford University Press.
Tomlinson, B., & Masuhara, H. (2004). Dil öğretimi için materyal geliştirme. Londra, İngiltere: Continuum.
Huang, J. (2019). İkinci dil ediniminde motivasyonun rolü: Kültürlerarası bir bakış açısı. Uluslararası Uygulamalı Dilbilim Dergisi, 29(2), 210–230. https://doi.org/10.1111/ijal.12233
Gass, S. M. (2017). İkinci dil edinimi: Giriş dersi (4. baskı). New York, NY: Routledge.
Nation, I. S. P., & Newton, J. (2009). ESL/EFL dinleme ve konuşma öğretimi. New York, NY: Routledge.
Stern, H. H. (1983). Dil öğretiminin temel kavramları. Oxford, İngiltere: Oxford University Press.
Yorumlar
Yorum Gönder